top of page
PHOTO-2024-11-19-22-50-00.jpg
Ekran Resmi 2024-11-18 02.42.22.png

ÇOCUĞUNUZUN  RUTİN  DUYULARINI DÜZENLEME  YETENEĞİNİ DEĞERLENDİRME

 

1.  Sese Duyarlılık

Çocukların çoğu, yüksek-tiz seslerden boğazdan gelen derin, düşük tonaliteli seslere, elektrik süpürgesinin motor gürültüsünden bir ıslığın delici sesine, ani patlamalardan sessiz sedasız fısıldamalara kadar geniş alan değişikliklerine hoşgörü gösterebilirler. Fakat özel gereksinimli çocukların çoğu, seslere ‘az’ ya da ‘aşırı’ tepki gösterir. Çocuğunuz yüksek ya da tiz seslere aşırı bir tepki veriyorsa, şimdiye kadar siz zaten onu not etmiş olmalısınız. Mamafih siz, eğer varsa, onun orta derecede bir işitme güçlüğü olduğunu ya da seslere az tepki verdiğini bilemezsiniz.  

 

Çocuğunuzla gayet yumuşak bir sesle konuştuğunuzda o ne şekilde bir tepki veriyor? Sesinizi beğenmişe benzer mi? Sesinizi normal konuşma düzeyine çıkardığımızda nasıl tepki veriyor? Sesinizi, -onu birden haykırır gibi konuşarak korkutmamak koşuluyla- daha yüksek ton’lara çıkardığınızda ne oluyor? Eğer o, yumuşak bir şekilde konuştuğunuzda olumlu bir yanıt veriyor da, iki kez tekrarlayarak daha yüksek bir ton’da konuşmak için sesinizi yükselttiğinizde sizden uzaklaşıyorsa, onda sese karşı  aşırı bir duyarlılık var demektir. Bunun tersi, eğer o iki kez yinelenmiş düşük ton’lu bir sese hiç tepki vermiyor ama daha tiz bir ses ile canlanıyor ve coşuyor ise, az duyarlı demektir, hatta yumuşak sesleri hiç duymuyordur bile. 

 

Gelecek adım, müzik ile deneyim yapmanızdır. Müziğin her türünü, örneğin klasik, folk, caz ve rock ayrı ayrı çalın ve acaba hangisini seçecek diye izleyin. Yukarda da denediğimiz gibi, her müzik türünü, aşağı, orta ve yüksek volüm’lerde çalın. Çocuğunuz yumuşak, melodik müziği mi, yoksa yüksek vuruşlu, sürükleyen ezgileri mi seviyor? Sözlü şarkıları mı yoksa yalnızca alet müziğini mi? Çabuk ya da yavaş ritimlileri mi? Karmaşa veya basit ritimler? Yeni sesler ya da yineleyenler? Onun, çevresel seslere olan tepkisini de gözlemleyin, örneğin siren’lere, alarm’lara, okul zillerine nasıl tepki veriyor? Elektrik süpürgesinin düğmesine bastığınızda ya da elektrik mikser’i başlattığınızda, tavaları tencereleri temizlediğinizde, çıkan seslere ne gibi bir tepki sergiliyor? Beyaz eşyalar çalışırken titrediklerinde onlardan hoşlanıyor mu, yoksa yıkama ya da kurutma makinasının üzerine oturmanızı mı istiyor?

 

Gözlemlerken, lütfen anımsayın, sesler yalıtımda oluşmazlar ve birikici bir niteliğe sahiptirler. Bir dakika için rahat gibi görünen bir ses, uzatılınca tedirgenlik yaratabilir. Kalabalık bir sınıftaki gürültü, bir çocuğu, diğer seslere aşırı tepki verecek şekilde etkileyebilir.

 

Yukarda konuşulan araştırma şekilleriyle elde ettiğiniz en parlak sonucu, şimdi pratiğe koyun, yani o sesleri çocuğunuzun oyununa ekleyin. Eğer çocuğunuz seslere az tepki veriyorsa, canlı, uyaran  sesler kullanın ki içine kapandığı dünyasından dışarı çıksın. O anda sesinizin tonunu sık sık değiştirerek animasyon yapın. Bu arada davul, borazan ve çeşitli gürültü üreten çocuk oyuncaklarını da kullanabilirsiniz. Siz kendiniz çıkan ses düzeyinden pek hoşlanmayabilirsiniz, ama çocuğunuz ondan keyiflenebilir ve bu onun dikkatini çekmenize yardım edebilir.

 

2. Dokunmaya Duyarlılık  

Çocuklar genellikle dokunulmaktan hoşlanmazlar, özellikle hafif ve tüy gibi olanlardan. Sevecen bir ebeveynden, öyle yumuşak, okşayıcı bir dokunuş onları tedirgin edebilir. Bazı kumaşların sürtünmeleri de, onları, neredeyse elbiselerinin altından sıyrılıp kaçmak ister gibi hissettirir, hatta imkanı varsa, çamaşırsız oturmayı yeğlerler. Ellerinde suyun ıslaklığını hissetmek, oturup ağlama hissini uyandırır. Diğer çocuklar ise dokunulmaya açtırlar. Hemen her zaman dokunulmak, arkaları sıvazlanmak gereksinimindedirler. Bu tür çocukların sık sık arkalarını bir yerlere sürttüğünü gözlemleyebiliriz. Uzun kollu gömlek ve pantolondan başka bir şey giymezler. Vücutlarına bir dokunma ya da baskı hissi olmaksızın, kendilerini ‘kayıp’ hissederler.

 

Siz zaten çocuğunuzun ‘dokunma’ konusundaki konumunu biliyorsunuzdur, ama bazı ince noktaların farkında olmayabilirsiniz. Örneğin, gereğinden fazla tepki veren çocukların pek azı tüm dokunma şekillerine duyarlıdırlar. Çoğu, mamafih, bazı dokunma tiplerine hoşgörüyle bakabilir hatta ondan hoşlanabilir. Hafif dokunmalardan hoşlanan çocuklar, derin baskı, örneğin kibarca bir kucaklama hissinden de keyiflenebilir. Çocuğunuzun ne tip bir dokunma duygusundan haz alabileceğini bilmeniz, size, onunla çok daha sıcak fiziksel ilişkiler kurabilmeniz konusunda yol gösterebilir.

 

Dokunmaya az duyarlı çocukların pek azı her tip dokunmayı arzularlar; çoğunun, özel bazı tiplere karşı istekleri vardır. Tekrarlarsak, çocuğunuzun hangi tip ‘dokunma’ya gereksinimi olduğunu bilmek onun size karşı göstereceği ilginin derecesini belirleyebilir. Bir seri pratik denemeler, onun hangi tür dokunmalardan hoşlandığını ve bunun nasıl uygulanması gerektiği yolunda size yol gösterebilir.

 

İlk olarak, çocuğunuzun okşanmaya ve kucaklanmaya nasıl tepki verdiğini gözlemleyin. Banyosunu alırken ya da başı taranırken, giysilerini değiştirirken onun tepkisi ne? Dokunmaktan keyif alıyor mu? Size yakın olmağı başarmak için dokunma ve tutma’yı bir araç olarak kullanıyor mu? Aynı araçları kullanarak kendi kendine gevşeyebiliyor mu? Dünyayı keşfe çalışıyor mu? Etrafı keşfederken ellerini mi kullanıyor? Bazı çocuklar ayaklarını kullanmayı yeğler.

 

Çeşitli dokunma tiplerini onun vücudunun çeşitli yerlerine uygulayın. Aşırı duyarlı çocuklar bile bazı bölgelerine bazı tip dokunmalardan hoşlanabilirler. Önce ‘hafif’ dokunmayı deneyin: parmak uçlarınızı çocuğun vücudu üzerinde gezdirin; sonra ‘orta’ derecedki dokunmayı deneyebilirsiniz. En sonra da, parmaklarınızı kat’iyetle hissettirecek şekilde, ‘sert’ olarak bastırabilirsiniz. Onun, kol ve bacaklarına, ayaklarına, sırtına, göğsüne, karnına yapılan baskıya ne şekilde tepki verdiğini saptayın.

 

İkinci adım, “ritim”leri deneyin. Bazı çocuklar, derin ve sürekli masajı sever; diğerleri kısa, kesik kesik hareketten, bazıları ise hareket olmaksızın yapılan ağır baskıdan hoşlanır. Bir oyun şekline sokarak, çeşitli şekildeki dokunma tiplerini uygulayabildiğiniz kadar uygulayin ve sonunda, çocuğunuzun hangi tipten daha fazla hoşlandığını kaydedin. Bu tür yaklaşımı bir terapi gibi kullanarak, onun diğerleri için daha fazla hoşgörülü olabilmesini sağlayabilirsiniz.

 

Bir ebeveyn olmanız dolayısıyle, doğal olarak çocuğunuzu kucaklamak ve ona sarılmak istersiniz. Bu bakımdan, ondan gelecek her hangi bir hoşnutsuzluk sizde bir düş kırıklığı uyandırabilir. Öyle aşırı duyarlı bir çocuk, kucaklanmak için size dolaysız geleceğine, arada bir koltuk ya da masa gibi bir koruma bariyer’i kullanarak, sizi gözleyebilir ya da dinleyebilir. Bazen, paravan gibi kullandığı koltuk ve duvar arasında küçücük bir mesafe bırakarak, sizin bakışlarınıza ve sözlerinize daha emin ve güvenceli bir şekilde kendini verebilmesi için, duyu organlarının ona vücudunun uzaydaki yerini bildirdiği küçük küçük enformasyonları toplamak ve denetlemekle meşgul olabilir. 

 

Eğer çocuğunuz dokunmaya aşırı duyarlı ise, umutsuzluğa kapılmayın. Ona, sesinizle ulaşın. Kendi sesinizi kullanarak onu ne kadar sevdiğinizi söyleyin ve sizinle oynamaya, daha sıcak ve yakın bir ilişkiye, etkileşime girişmeye yönlendirin. Gözlerinizi de kullanın. Bakışlar, ‘dokunma volümü’ yerine konuşabilir; hafif dokunma yerine göz kontağını kullanarak onun hakkında beslediğiniz çok sıcak duygularınızı ifade edebilirsiniz. İletişim için, yüz ve vücut işaretlerini (gestures) kullanmayı da unutmayın. Parmağınızla göstererek, gözlerinizi geniş geniş açarak, ilginç bir şeyin üzerine çömelerek, dokunmaksızın çocuğunuzun ilgisini çekebilirsiniz. Onun kendini korunmuş hissedebileceği bir alanda ona yaklaşarak onun gereksinimlerini anlamaya ve kendinizin ona yakınlaşma gereksinimizi ona anlatmaya çalışın. Çocuğunuz daha güvenceli hissettikçe, gitgide artan bir sıklıkla ve katılıkla dokunma duyunuzu kullanabilir ve çocuğunuza yapılan bu ya da benzeri bir aksiyonu kontrol şansı verebilirsiniz. Bir çok çocuklar, kontrol kendi ellerinde olduğu sürece, dokunma hissine karşı çok daha iyi bir şekilde hoşgörü gösterebilirler.

 

3.  Görsel Uyarılara Duyarlılık 

Çocukların çoğu, görsel uyarıların geniş bir bölümünü kolaylıkla alırlar. Bu bağlamda, ışık ister parlak ister mat ve yumuşak, koyu ya da açık renkler, harekette olan imajlar ya da kımıltısız olanlar, çok kalabalık filimler veya sakin olanlar olsun, pek ayırdetmezler. Mamafih, özel gereksinimli çocuklar, görsel uyarıların içselleştirilmesinde, belirli olarak ‘aşırı’ ya da ‘gereğinden az’ duyarlıdırlar. Işıkları yanıp sönen bir T.V., aşırı duyarlı bir çocuğu o kadar rahatsız edebilir ki, çocukcağız saklanmak zorunda kalır; buna karşılık az duyarlı bir çocuk, bu deniz feneri gibi yanıp sönen ışık sistemini kaydetmemiş olabilir bile. Aynı şekilde, çok parlak bir mutfak ışığı, ‘aşırı’ duyarlı çocuğu ileri derecede tedirgin hatta saldırgan yapabildiği halde, aynı ışık, daha az duyarlı bir çocuk için annesinin konuşmasını daha kolay dinlemesine yardım bile edebilir. Olağan üstü görünen, renklerle boyanmış bezenmiş bir oyuncak bir çocuğu korkuturken, diğerini hazdan hoplatabilir.

 

Çocuğunuzun görsel uyarılara duyarlılığını belirlemek için, ona, çeşitli parlaklıkta görüntüler gösterin ve verdiği tepkiyi gözlemleyin. İlk olarak, parlak bir ışıkla aydınlanmış bir oda ile, çok daha hafif aydınlatılmış bir odaya verdiği tepkileri kıyaslamakla başlayın. Kolayca anlaşılabileceği gibi, görsel uyarılara aşırı duyarlı bir çocuk, parlak olarak aydınlatılmış bir odada kolaylıkla faaliyetini artırır, hiper görünür. Bazen de, tedirginliğinin üstesinden gelmek için, dikkatini başka yere yöneltebilir. Az duyarlı bir çocuk ise, parlak ışıkla uyarılmış hissedip, daha uyanık ve size daha çok dikkat verebilen bir konuma gelebilir.

 

İkinci olarak, çocuğunuzun  farklı renklere ve kımıldayan imajlara olan tepkisini izleyin. Siz ona sarılıp beraberce dans ederken, sizi gözlemekten mutlu mu, yoksa gözlerini başka yerlere mi çeviriyor? Eğer o aşırı duyarlı ise, sizin hareketleriniz onu tedirgin edecek; yok, az duyarlı ise, hareketler onu hoş bir şekilde uyaracaktır.

 

Çocuğunuz göz temasını yadsıyor mu? Eğer öyleyse, onun önüne dikilin ve etrafında şöyle bir döndükten sonra onu ileri geri sallayın; ya da, yerde oyun oynarken, vücuduyla kabaca şakalaşırken ve gıdıklarken, onun gözlerinin içine bakın. Hareket, bir çocuğun göz temasında bulunmasına yardım eder, zira etrafa serbestçe bakacağından, kendini daha örgütlenmiş hisseder. İleri geri sallamak veya yerde oynanacak vücut oyunları, dolayısıyla onun vücudu üzerine konulan bir basınç, onun kendi vücudunu destekleme gereksinimini geçersiz bıraktığından, sizin gözlerinizin içine bakabilmesi için kendini serbest hissettirir.

 

Çocuğunuz, yukarda söz konusu olan görsel uyarılardan hiçbirine aşırı bir tepki göstermeyebilir; ve, görsel uyarılara ne aşırı ve ne de az duyarlı olmayabilir. Eğer durum bu ise, siz, görsel bilgileri (information) , örneğin el, yüz işaretleri (gestures), resimler, fotoğraflar vb. kullanarak, onun zayıf olan diğer duyularına yardım edebilirsiniz. İçselleştirilmiş görsel bilgiler, işitsel süreç yavaş bile olsa, iletişimin devamını sağlayabilir.

 

4.  Harekete Karşı Duyarlılık  

Bazı çocuklar, basitçe, sürekli hareket içinde olma gereksinimindedirler; zira, çoğu kez, harekete karşı “az” duyarlıdırlar ve sonuç olarak da, bazı hareketlere adeta susamışlardır. Bu gereksinimi gidermek için de sonsuz olarak koşarlar, zıplarlar, şuralarını buralarını oynatırlar ya da bir takım ev eşyasından diğerine atlarlar. Bazı çocuklar her zaman başka başka hareketliliği yeğlerlerken, bazıları da aynı hareketleri yineleyip dururlar.

 

Diğer grup çocuklar ise, harekete “aşırı” duyarlıdırlar. Beşikten alındıklarında yapılacak en ufak bir hareket -ki doğaldır-, çok çabuk sallanıldıklarında ya da annenin kollarının takviyesinin yeterli olmadığı zamanlarda, gayet güvensiz hissedip kollarını ayaklarını oynatmaya başlar veya sıkıntı içinde sızlanıp dururlar. Bu çocuklarda sıklıkla düşük adale gerilimi (low muscle tone) de gözlemlenir. Bu nedenle, vücutlarının durumu hakkında kat’i bir bilgiye (duyuya) sahip olamadıklarından dolayı, hareket etmekten çekinirler ve daha ziyade oturmayı ya da kımıltısız uzanmayı yeğlerler. Böylece, harekete karşı duyarlılıklarını, onu yadsımakla dengede tutmaya çalışırlar.

 

Çocuğunuzun “hareket”e nasıl yanıt verdiğini ölçmek için, onun hareket patern’lerini gözlemleyin. Harekete başlamaya eyilimi var mı? Oturup sizi bekliyor mu? Siz onu çok hareketli, aktif  mi, yoksa, az hareketli ve sessiz bir çocuk olarak mı düşünüyorsunuz? Oyun ve eğlence alanlarına gittiğinde, atlı karıncaya binmek için ileri geri sabırsızlık mı gösteriyor, yoksa kumda sakin sakin oturup oynuyor mu? Elinden, koundan tutulup taşınmaktan hoşlanıyor mu, yoksa yerde uzanıp yattığı zaman çok daha mutlu mu?

 

Çocuğunuzun hangi tip hareketlerden hoşlandığını düşünün. “Dönme dolap”ta (carousel) olduğu gibi, etrafında daireler çizen hareketlerden mi, yoksa düpedüz ileri yürümeye yardım eden “yürüteç”le mi (stroller), “zıplayan sırık”la (pogostick) ya da “hoppala”yla (baby bouncer) aşağı yukarı zıplamaktan mı, bir salıncağın ileri geri hareketlerinden mi daha fazla hoşlanmaktadır? 

 

Harekete ‘az’ duyarlı çocukların çoğu, uzun süreler sallanmaktan, salıncaktan hoşlanırlar. O dereceye ki, ya onların artık başı döner ya da siz yeterlice yorulursunuz veya heyecanlanırsınız. Çocuğunuzun ne süre sallanmaktan hoşlandığını kaydedin. Aynı zamanda, çocuğunuzun, ne tip sallanmaktan hoşlandığını da saptayın: hızlı veya yavaş, yüksek ya da alçak, veya döne döne. Çocuğunuzun seçimlerine uyum sağladığınız derecede, onları, ona yardım etmek için o denli çok kullanabilirsiniz. Sallanmak, kendi için bir yeterli bir sonuç olduğu kadar, çocuğunuzun kendi içinde daha iyi örgütlenmesini de sağlar; ona daha karmaşa yollarda oynamasını öğretir. Sallanma, ona, göz teması yoluyla duyusal enformasyonu daha iyi süreçlemesine de yardımcı olur, örneğin “Çabuk git!”, “Yavaş git!”, “Dur!” gibi. Vestibular içselleştirme (Vestibül sistemini kullanarak elde edilen denge-lütfen “Duyu Sistemi” bölümüne bakın!) , onun kas gerilim kuvvetini, dengesini, dikkat yetisini ve duygusal yanıt verebilme yeteneğini arttırır. 

 

Hareket ederken çocuğunuzu gözlemleyin. Uzayda olduğu sürede, kendi vücudundan emin mi? Koltuktan iskemleye kolayca gidebiliyor mu? Yoksa, sanki kendi vücudundan emin değil gibi, sallanıyor, ya da kendini sinirli hissediyor mu?

 

Çocuğunuzun harekete olan aşırı gereksinimini bulmakla, bunu, ona yardım konusunda kullanabilirsiniz. Eğer sizin çocuğunuz harekete ‘açsa’, onunla bu konuda savaşa girmeyin, ona katılın. Onu zıplama ve hoplamasında, sallanmasında ve atlamasında rahat bırakın; arada, “Hazır, Karar ver, Git!”, ya da “Dur!” komutlarını verin. Onunla, hedefinin sonunda buluşun, ya da el ele tutuşarak ve bir şarkı tutturarak, havaya birlikte sıçrayın. Bu tür hareketler onun daha çok örgütlenmesine, dolayısıyla da, vücudunun geri-itilim (feed-back) mekanizmasıyla, uzayda nerede olduğu konusunda daha çok bilgiye sahip olmasından dolayı, dikkatinin artmasına da yardımcı olacaktır.

    

Çocuğunuzun hareketliliği için elzem olan gereksinimlerini karşılamakla, onun diğer işleri için gereken enerjisi elinde kalır. (Birçok okullar, maalesef, böyle harekete aç çocukları, onların örgütlenmelerine yardım edecek ve öğrenme sürecine hazırlayacak hareketleri yapma iznini vermezler ve oturmaya zorlarlar. Bazı çocuklar, oturmak için o kadar enerji sarfederler ki, bir şeylere dikkat etmek ve öğrenmek için geriye bir şey kalmaz. Eğer onlara etrafta bir az hareket etmeye izin verilseydi, bir çokları hem daha çok öğrenecekler ve hem de daha az ortalığı karıştıracaklardı.) Egzersizleri, önce onun hızlı, sonra orta hızlı ve en sonra da yavaş bir şekilde koşmasını; ya da ellerini bir yere, örneğin masaya aynı şekilde hızlı, orta ve yavaş bir şekilde dokunmasını öğretmek, ve bir ara da, yapılan her şeyi çok yavaş bir tempoda (slow motion) yinelemek, bir çocuğa hareketlerini düzenlemek ve zamanla da kontrol edebilmek yolunda çok şeyler öğretir. Anahtar, hareketleri yasaklamak, bastırmak değil, ve fakat düzenlemektir.

 

Eğer çocuğunuz hareketliliği sevmiyorsa,, örneğin şurasını burasını oynatır, dengesini kaybeder ya da bir daha seferki hareketin ne olacağı konusunda kafası karışıksa, o zaman daha çok hareket etmeksizin yapılacak faaliyetler üzerinde odaklaşın. Pazıl’lar ve hazır yapı blok’larını ellerle kullanma, ilk önerilecek şeydir. Zamanla, yavaş haraketleri oyununa ekleyin, mesela şarkı söylerken bir tahterevalli’ye de oturtun ya da o zaman rock gibi hareketli bir melodi çalsın. Eğer baştan, zar zor not edilebilecek hareketlerle başlarsak ve onları çok sevdiği bir aktiviteye bağlayabilirsek, çocuğunuz yavaş yavaş hoşgörüsünü artıracak ve daha karmaşa ve hareket içeren faaliyetlere de katılacaktır.

 

5. ve 6.  Koku’ya ve Tat’a Duyarlılık  

Koku ve tat duyularına olan duyarlılık genellikle beraber gider, çünkü bu iki duyunun fizyolojisi birbirine girmiştir. Koku , genellikle bir çocuğun insanlara ve yerlere verdiği tepkileri etkiler; ve, koku ve tat beraberce, bir çocuğun yiyeceğe ne şekilde tepki verdiğini belirler.

 

Kokulara olan aşırı duyarlılığı denemek çok kolaydır. Evinizde kuvvetli kokusu olan şeylerin, örneğin parfüm, traş losyonları, ev temizleme maddeleri, ve diğer kimyasal materyalin bir listesini yapın. Sonra, çocuğunuzun, bunlara, teker teker, olumsuz mu, yani anide geri çekilerek, ya da hiperaktif, sinirli bir şekilde tepki verip vermediğini gözlemleyin. Bunların çoğu burundan içeri çekildiğinde tehlikeli olabileceğinden, derin nefes almaktan ziyade, şöylecene hafiften bir nefes aldırmaya dikkat edin.

 

Kokulara  az  tepki vermeyi saptamak güçtür. Bu daha çok yiyeceklerde farkına varılabilir; böylece, farklı koku ve tadı olan yiyecekleri sunun ve çocuğunuzun nasıl tepki verdiğini izleyin. Koku’ya ve tat’a az tepki gösteren bazı çocuklar, her yemeği yemeyip belirli yemekleri yemekte ısrar ederler.

 

Sizlerin, çocuğunuzla her gün birlikte yaşamanıza karşın, onun nelere duyarlılığı olup olmadığını bilmeniz genellikle güçtür. “Duyusal bütünleşme” (sensory integration) alanında uzmanlaşmış meşgale ve fizik tedavi terapistleri, sizlere bu konuda nasıl gözlemleyeceğinizi ve ne şekilde tedavisel olarak araya girebileceğinizi gösterebilirler.

 

Çocuğunuzun duygusal tepkiselliğini anlamak, size onun bazı davranışlarının şifresini çözmeye yardım edebilir; zira davranışlar, çoğu kez, güçlüklerin üstesinden gelebilme ya da uyum sağlama gayretleridir. Örneğin yüksek derecede gürültüye duyarlılığı olan bir çocuk, odanın en dip tarafına koşarak sessiz oturmayı seçebilir; ya da, ona birisi koşarak gelse ve gürültüyle onu selamlasa, aklı karışabilir. Onu hemen anti-sosyal olak nitelendirmemeli; çocukcağız, fiziksel olarak rahatsızlık verici bir ses tonalitesine karşı, kendini, en az tepki verecek bir şekilde korumaya çalışıyor. Keza, seslere ‘az’ tepki veren bir çocuk, kendine bir soru sorulduğunda, ya sanki orada değilmiş gibi uzak, ya da, gayet sakin sorulduğunda, arzulu olarak yanıt verebilir. Bu, onun yanıt vermek istemediğini kanıtlamaz; gerçekte, onun duyusal sistemi gelen uyarıları süreçlemek istemiyor demektir. Sonuçta da, o, harfi harfine, kendisine bir şey sorulduğunun tüm bilincinde değildir. Havalara sıçramaktan ya da sıkı sıkı sarılıp okşanmaktan hoşlanan bir çocuk, sanki vücudunun uzaydaki yerini iyi saptayabilmek için içselleştirecek uyarılar arıyor demektir. 

 

Bir kez çocuğunuzun duyusal profil’ini bildikten sonra, o bilgiyi, aranızdaki tüm etkileşimleri zenginleştirme yolunda kullanabilirsiniz. Çocuklar, duyusal gereksinimleri karşılandığında, daha çok dikkat edebiliyor, daha iyi iletişim kurabiliyor, daha iyi ders öğrenebiliyorlar ve eskisinden daha mutlu olabiliyorlar. Eğer siz, çocuğunuzun dokunulmak arzusuyla -özellikle ağızla- yanıp tutuştuğunu biliyorsanız, onun, parmaklarını ağzından geri çekmesini beklemeyiniz. Bırak emsin, ya da kauçuktan yapılı diş kaşıyıcısı, ya da sakızla yer değiştirin. Bu, onun başkalarıyla temasta bulunabilmesi ve arkadaşlık kurabilmesi konusunda ona çok yardımcı olacaktır. Eğer sizin çocuğunuz dokunmaya çok duyarlı ise, onun, elbiselerini her çıkarışında tekrar geri koymasını ummayın. Onun elbisesinin kumaşının cildine teması, herhangi bir arkadaşıyla iletişimde bulunmasını önleyebilir ya da bozabilir. Onun yerine, cildini zedelemeyecek ya da onu her tür dokunmalara karşı haz aldıracak türden kumaş seçin. Sizin, çocuğunuzun duysual gereksinimlerini gidermek ve bu konudaki güçlüklerini yenmek için gösterdiğiniz gayretler, onun sizinle daha çok ve daha arzuyla birlikte olmasını ve öğrenmesini de kolaylaştıracaktır.     

 

DİĞER ÖNEMLİ  YETENEKLER

Sosyal davranışları “sıralayabilmek”, örneğin sırasını beklemek, uyumlu bir şekilde oynamak, oyun alanındaki aktiviteler için anlamlı tartışmalarda bulunmak, ya da, bir ergin olarak kendimize düşen rolü oynamak da bizim sıralama yaratma temel yeteneklerimize bağlıdır. Basitçe sözcüklerimizi tümceler halinde ifade edebilmemiz, ve tümceleri de fikirlerimizi uslamsal bir sıra izleyerek tutarlı paragraflar haline döndürebilmemiz, hep bu aksiyonların, davranışların ve düşüncelerin ‘sıralanmalarını’ temin eden temel yeteneğimize bağlıdır. 

© 2024

bottom of page